
1933 Yılından Sonra Alman Bilim Adamlarının Türkiye’ye Göçü
1931 Malche raporu
Hakiki manada ilk modern Türk üniversitesi olan bu okulun kurulmasında temel çalışma, Türk hükümetinin 1931 yılında verdiği görev üzerine İsviçreli Prof. Albert Malche’nin takdim ettiği rapordur “Rapport sur l’Universite d’Istanbul”. 1931 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Cenevre Üniversitesi’nde rektörlük görevinde bulunan Profesör Albert Malche’i eski adı Darülfünun olan İstanbul Üniversitesi’nin eğitiminin değerlendirilmesi için davet etmiştir. 1932 yılında çalışmaları için Türkiye’ye gelen Malche aynı yıl çalışmalarını tamamlayıp raporunu Türk hükümetine sunmuştur. Malche raporunda o dönemdeki yükseköğretimde eğitim programı içeriği ve güncellenmesi, sınav biçimleri, öğretim elemanı sayı ve niteliği, eğitim politikası, akademik özgürlük, ders anlatma stratejileri gibi pek çok konuda yaşanan yetersizliklere dikkati çekmiştir. (Başer ve Şahin, 2017)
1933 Darülfünunun feshi
Atatürk’ün Türkiye’deki eğitim reformu uygulama çalışmalarının yüksek okulları da içine almasını öngören 2252 sayılı yasanın kabul edildiği 31 Mayıs 1933’te Darülfünun feshedilmiştir. Bunun uygulanması Maarif Vekilliği’ne (Eğitim Bakanlığı) bırakılmış olup bu dönemde Maarif Vekilliği’ni Dr. Reşit Galip yürütmektedir. Bir ‘telif ve tercüme heyeti’ kurulmuş ve açıkta kalan üniversite hocaların istihdam edilmesini görevi bu kurula verilmiştir. Tasfiyeler nedeni ile yeni üniversitenin kadrosunun oluşturulması uzun sürmüş, 1 Ağustos 1933 günü hangi hocaların okulda kaldığı kimlerin ayrılacağı belirlenmesine rağmen, açıkta kalan kadroların nasıl doldurulacağı netleşmemiştir. Kadronun oluşturulması Dr. Reşit Galip’ten sonra Maarif Vekili olan Dr. Refik (Saydam) Bey’in çabalarıyla Ekim ayında tamamlanabilmiştir. 1 Ağustos 1933 tarihinde batı Avrupa örneğine uygun modern bir üniversite olan İstanbul Üniversitesi açılmıştır.
Yurt Dışındaki Alman Bilim Adamları Birliği: Türk Mucizesi!
1933 Nisan ayında Zürih’te kurulan bir teşkilat, Prof. Malche, yeni İstanbul Üniversitesi ve Türkiye’deki diğer sığınma imkânları veren yerler ile ilişki sağlıyordu, teşkilatın adı “Yurt Dışındaki Alman Bilim Adamları Birliği” idi ve başkanı sonradan İstanbul’a gelerek patolojik anatomi kürsüsüne davet edilen Frankfurtlu patolog Philipp Schwartz idi. Schwartz temas konusundaki ilk haberi 1933 Mayıs ayında Malche vasıtasıyla aldı. 6 Haziranda Schwartz, Malche ile birlikte Ankara’da Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip ile önemli görüşmeler yaptı. Bu günü, Fritz Neumark’ın deyimi ile “Alman – Türk mucizesinin” günü olarak tanımlayabiliriz ve bütün Avrupa üniversitelerinin tarihinde herhalde böyle başka bir gün yoktur. Dokuz saat süren görüşmeler sonunda varılan hukuki sonuç – Yeni üniversitenin öğretim üyelerini belirleyen komple bir liste oldu.

Prof. Phillip Schwartz’ın Anıları’ndan Toplantı Günü
“Toplantıya tam zamanında geldik, Bakan ve 20 kadar mesai arkadaşı hazır bulunuyordu… Dr. Reşit Galip beni dostça bir şekilde karşıladı ve sonra derhal toplantıyı açtı. Başkanlığı yürüten Bakanın sol tarafında Prof. Malche ve onun yanında ben, karşı tarafta ise Salih ve Rüştü Beyler oturuyordu. Uzun masanın etrafı reform komisyonunun üyeleri ve her kelimeyi yazmaya çalışan Bakanlık memurları ile çevrilmişti. Görüşmeler Fransızca yapılıyordu. “Bize…… ……………………… dalında bir profesör tavsiye edebilir misiniz?”
Ben birliğimizin isim listesini Kürschner’in bilginler takvimine geçirmiştim. Bu sayede hiç tereddüt etmeden üç isim birden verebiliyordum. Bunların öz geçmişlerini okuyarak şimdiye kadar ki çalışmalarını anlatıyor, ikisi hakkındaki şahsi kanaatlerimi belirterek bunların beni Zürih’te bulduklarını söylüyordum. Sonra her üç ismi de listeye alarak seçimi sonraya bırakmayı tavsiye ediyordum.
“Bize………… dalında bir profesör teklif edebilir misiniz?” Öğle den sonraki görüşmelerde bu soru otuz defa tekrarlandı ve her defasında da artan bir heyecanla cevaplandırıldı. Ben dahil orada bulunan herkes zamanı, komplikasyonları ve direnmeleri tamamen unuttuk sanıyordum. Ben Almanya’dan rezilane bir şekilde başlayan göçün o saatlerde yaratıcı bir safhaya döndüğünü hissediyordum. Batının veba hastalığına bulaşmamış, tertemiz, fevkalade bir ülke bulmuştum! “Birliğimizin” kuruluşu ve gelişmesi artık amacına ulaşıyordu: onun tarihi bir ihtiyaçtan doğduğu meydana çıkmıştı. Görüşmelerimiz dayanışma halindeki iki organın karşılıklı olarak “Vermek ve Almak” şekline dönüşmüştü.
Sonuçta ücretler ve genel mukavele maddeleri üzerinde de anlaşmaya vardık. Görüşmelerin arasındaki bir dinlenme sırasında sonuçlar yazılı hale getirildi.
Tekrar toplanarak yerlerimize oturduk. Yazılı metin okunarak cümle cümle onaylandı. Bakan ayağa kalkarak şunları söyledi: “Eşsiz bir işi başardığımız müstesna bir gün yaşıyoruz. Bundan 500 yıl kadar önce biz İstanbul’u aldığımız zaman Bizanslı bilim adamları İstanbul’dan ayrılmaya karar verdiler. Onları tutmak mümkün değildi, çoğu İtalya’ya gittiler ve Rönesans’ı yarattılar. Biz bugün Avrupa’dan bunun karşılığını almaya karar verdik. Milletimizin daha bilgili olmasını ve yenilikleri öğrenmesini istiyoruz. Bilgilerinizi ve metotlarınızı bize getirin, gençlerimize ilerlemenin yolunu öğretin. Sizlere şükranlarımızı ve takdirlerimizi bildiriyoruz”. Önce o imzaladı, sonra da ben…
Saat akşamın dokuzu olmuştu, 7 saat unutulmaz bir şekilde çalışmıştık, dışarısı henüz aydınlıktı, veda edip ayrıldık. Zürih’e telgraf çektim: “üç değil otuz kişi…”
Prof. Phillip Schwartz’ın Anıları’ndan Toplantı Günü
Kaynaklar
- Aysel Başer, Hatice Şahin. Atatürk’ten Günümüze Tip Eğitimi. Tıp Eğitimi Dünyası / Ocak-Nisan 2017 / Sayı 48.
- Prof. Phillip Schwartz’ın Anıları’ndan. >> Klaus-detlev Grothusen (1981). 1933 Yılından Sonra Alman Bilim Adamlarının Türkiye’ye Göçü. Belleten, 45(), 537-550
Tepkiler